Cuma

yeşil

nasıl da yeşil oturduğunda seyiren dizkapakları sokak boyu yere serilen geceye basarak yürüdüğümde fısıldayışın: en koktuğu yerden üzüldüğün kısa saç diplerini içip de balkon demirlerine geniş bileklerimle tutunup -kendimi atamayıp da aşağı- sallanıp üşüyen bedenimden geriye nasıl da yeşil koltuklarımı yakan tütsülü yara yerleri kıpkırmızı kaşıntılarım acılarım oyuncak bebekler bir çocuk geçmişten -uyanamayıp- döküldüğüm şarap derelerinden -bir gecenin tam ortası- uyanıp da yaldızı elimi tarazlayan bir teni akıtarak o ağır suyun içinde -en iyi tanımım- kaygan ve eski sırtımda dere ağızları açılıp alırken düşünü rahmime yemyeşil büyütmek için

23/05/02

Hiç yorum yok: