Cuma

diyarbakır

gittikçe seyrelen özel haki yılanlar sokaklarda kan kusan penisleriyle ellerini uzattıkları her işporta tezgahında gururla bakmanın öğrencisi bir çift erkek gözü omuzlarımı yırta yırta bana yol açan boşluğundan sızıp şehrin kalan on beş keldani on beş süryani ailesinin mardin'den işlenip boyanıp gelen kumaş resimleriyle bir yaldızlı resmi sahneye dönüşen oturtularak duvarlara gömülen erkek ve kadın bedenlerinin kokusuyla sarhoş yürüyüp de artık olmayan kahvehanelerin olmayan kalabalık sohbetlerinin ıssızlığından tırmanıp bir kız ordusu -ingilizce bilir özel liseleri oraların- umutlarıyla ovalara dalıp ne kolay atlanır ne zor bu yumuşak ama ırzına geçilmiş gökyüzüne ve ölünür ölmezmiş gibi hiç bilmek ve resmetmek şiddetin her biçimini acı çay tadında bir soru sağnağı ellerin zarif eğlenceli çocuk bedenleriyle avlusu üç dört bej yelekli özel korumanın haddini bildiren ama artık zaman geçti su yürüdü bilen gözlerine

Hiç yorum yok: