Cuma

urfa

tütün çiğneyen dudakları güneş prensesinin gözkapakları düşen bir işve şeyh öyküleri çarpık bedenli esir balıkların su bataklık koltuk döşemesinden çarşaflar ateşin düştüğü yerde su olmak ayak kokusu –her saklayışın her itirafın dokusu- her an üzerine düşebilecek çatıları evlerin her an sönebilecek bir güneş her an vurulabilecek bedenim zehir zıkkım mırra tükürerek bir lanetin yüzüne odalara tıkılmışlığımız genç oğlanlar yerine güzel insanın memleketi olmaz yetinişinde dilini arayan türküler ve saklı egemen sahip güçlerini hep hissettirmenin buğusuyla sarılı gecelerde surları her pencerenin önünde ve ardında soluk alan bir kentte tehlikeyle sevişmek sahipsizliğinden kapılır gibi ona -gibisiz-

Hiç yorum yok: