Cuma

kâm

1.

elim başının üzerinden -açık ayası kutsarken seni-
bıçak iziyle kanayan rüzgarım ve serin mi serin bir sokak arası gibi
üşüdün
kıvrandık yere yakın
seni senden bilmeyi öğrenirken ısındım senle soğudum
senle


2.

açıldı yol -nasıl da kırık bir hazırlığı vazgeçişe
hayır: nasıl da hazır kırıklığına vazgeçişin-
bedenine
elim el gibi- hayvanı pençemin
sen ölümsüz bir davet
hep bilinen bir gizi suretini verdiğim bedenin


3.

am kokan sedirlerin prensesi
-kül yutmuş çocuk yüzleri
ırzına geçilen orman cinleri
üşüyen ayaklarımız-
her farkedişimiz her anın sorusunu ulayıp da
bedeni çelikle bölünen bir balığın -sanki-
bilmez ölü gözleri
ateş en çok tenin: soyun


4.

tenini soysam
ısırsam
tenini mızrak dilimle yarsam enine
kanasan -ruhun bir hediye-
isteğinin en çok bilmediğin cevabı elinde
"yağ satarım bal satarım"
gördüğün dibimin silkelendikçe varolan kapısı
-varışıdır kâm edilesi bir yudumun doldurdukça
boşaltan- (senin için akan) yarası


5.


itsen beni
(itemesen)
aksan içime dibinden gözbebeklerinin (bordo) -tam boynumdan-
(akamasan)
şaşırsan sarmana şaşırarak en çok ve sarıldığın
bir ağaç mı "canım" boşluğun hiç bilmediğin bir
-kan dökülesi- yemini mi bilemeden "çocuğum"
doğursam
doğurmalıyım
doğuracağım
rahmime kuvvet -düşüm düşüm düşüm-
eridiğim uzun tütsüsü dudaklarının bir gecenin her rengi
karayız sırtımızda kamçı izleri


6.

uyanması ilgilendirir bir adamı bir geceden
dizimin en dar renginden -titredim-
bilemeden -fısıltı en çok cümlesinde güzel-
kokladığım bir duvar serinliği
bilemem
bildiğini



7.

bedenim dönme dolap atlı karınca dev aynası
saçlarının dibinde: terket -n'olur-
sorularıyla (abla kıldığın hatırla esmer ve bir kent)
gecelerde çenene dokunan ellerin
akıyoruz bir adam ve bir adam -ben-
içtiğim en güzel şerbet: dinle (şimşek bir yatak
harlı bir soluk her demi o karnın yükselişinin bil)
kutsayan elimi cebime soktum
elinin ayasıyla var
bir damar (narın çekirdeği)

10/10/02

Hiç yorum yok: